Atatürk’ün kültürel alanda yaptığı inkılaplar da Türk tarihi çalışmalarının önemli bir yeri vardır. Yeni oluşumun önemli bir parçasını da tarih alanında mevcut olan bilgilerin yeniden gözden geçirilmesi meydana getirmiştir. Atatürk mevcut tarih görüşlerinden ayrılmanın gerekliliği, Türk milletinin tarihini tarih ilminin yeni metotlarıyla yeniden ele alınması ve yeni bir tarih görüşü oluşturulmasının önemi üzerinde durmuştur. Atatürk, Türk tarihe duyduğu yakın ilgiye rağmen tarihimizin sorunlarıyla gerçek manada 1928 yılından itibaren meşgul olmaya başladı. Bu yıllarda İstanbul Fransız Lisesi öğrencisi olan Afet İnan kendisine, Türk ırkının sarı ırka mensup olduğu ve Avrupalıların düşüncesine göre ikinci sınıf insan tipi olduğunu yazan bir Fransızca kitap göstererek: “Bu böyle midir?” diye sormuştur. Atatürk’ün verdiği cevap şudur: “Hayır olamaz, bunun üzerinde meşgul olalım.” Atatürk Avrupalıların Türkleri sarı ırka bağlamak, yıkıcı ve medeni yetenekten yoksun olarak, medeni eser yaratamamak gibi iddialara inanmıyordu. Anadolu’nun bizim olduğu, tarihin bunu ortaya koyacak en büyük destek ve delil olduğunu ileri sürüyordu.
Atatürk tarih araştırmalarını büyük devlet işleri arasına alınca, belli bir zamanını bu işe ayırmaya başladı. İlk olarak yeni çıkan kitaplardan bir tarih kitaplığı kurulmasını sağladı. Sonra tarihçilerle bu kitapları incelemeye başladı. Bakanlardan, milletvekillerinden, profesör ve öğretmenlerden bazılarına tarihi konular üzerinde çalışma görevi verdi. Bu çalışmalarla çevirisi yapılan kitapların özü çıkarılmakta, incelenen meseleler üzerinde raporlar hazırlanmakta ve Atatürk’e sunulmakta idi. 23 Nisan 1930’da Ankara’da Türk Ocakları Merkez Heyeti’nin yeni binasında toplanan VI. “Türk Ocakları Kurultayı” Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşunun ve bu konudaki çalışmaların kurumsallaşmasının temelini oluşturdu. Başkanlığına Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik Bıyıklıoğlu’nun seçildiği on altı kişiden meydana gelen Türk Tarih Heyeti oluşturuldu. Bu heyet 4 Haziran 1930’dan 29 Mart 1931’e kadar sekiz resmî toplantı yapmıştır.
1931 yılında Türk Ocaklarının kapatılma kararını veren VII. Kongreden sonra Atatürk’ün direktifi üzerine 15 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti kuruldu. Cemiyet 3 Ekim1935’te Türk Tarih Kurumu adını aldı. Cemiyetin ana görevi Türk tarihini gerçekler dışına çıkmadan belgelere dayalı olarak araştırmak, yazmak, yayınlamak ve dünyaya duyurmaktır. Atatürk Türk tarihinin yeniden yazılmasına ışık tutan şu direktifleri vermiştir: “Biz daima hakikat arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza inandıkça ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız.” “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir; yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” “Büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
Atatürk 1934’ten 1938’e kadar TBMM’ nin açılış konuşmalarında Türk Tarih Kurumu’ndan bahsetmekle, bu Kuruma hükümetin önem vermesini istemiş ve aynı zamanda da kamuoyunun ilgisini bu Kurumun çalışmaları üzerine çekmiştir. Atatürk’ün Türk Tarih Kurumuna ve çalışmalarına verdiği önemi, 5 Eylül 1938’de düzenlediği vasiyetnamesinde parasal varlığından Kurum için de bir pay ayırmasıyla da göstermiştir. Atatürk’ten sonra gelen bütün Cumhurbaşkanları da Kurumun koruyucu başkanları olmuşlardır. Türk Tarih Kurumu, Türk tarih tezini bilimsel kanıtlarıyla ortaya koyan ve kabul ettiren onurlu bir görevi sürdürmektedir.
Filiz ZİNCİR
KAYNAKÇA
ÇOKER, Fahri, Türk Tarih Kurumu Kuruluş Amacı ve Çalışmaları, TTK Basımevi, Ankara 1983.
İNAN, Afet, “Türk Tarih Kurumu 40 Yaşında”, Belleten, C XXXV, S 140, Ekim1971, TTK Basımevi, Ankara 1971.
İNAN, Afet, “Türk Tarih Kurumunun Kuruluşuna Dair”, Belleten, C XI, S 42, Nisan 1947, TTK Basımevi, Ankara 1947.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder